^^ Hogwarts Akademisi ^^
|
| | Profesörlük Alımı | |
|
+17Sarah Carter MarisolBliss Stephanie Victoria Claire Hale Alexander Almao Sonia Michelle Cole Elle Deveaux Yvonnié Olympé Descartes Cassandra Amy Black Phoebé Melody Black Elisabeth Rose Black Lilith Joa Descartes Kristen Stewart Roxynna Quélynn Descartes Daniel Jacob B. Black Pelin Karahan James H.Strong Isabella Stewart 21 posters | |
Yazar | Mesaj |
---|
Isabella Stewart Hogwarts Yüksek Müfettişi
Mesaj Sayısı : 530 Yaş : 30 Nerden : Londra Savaşta Tarafı : Zümrüdüanka Yoldaşlığı Asam : Ateş Krallığı Özel Yetenek : Zihinbend Rp Yaşı : 22 Patronus : Anka Kuşu Kayıt tarihi : 11/03/08
Character sheet Büyü Gücü: (100/100)
| Konu: Geri: Profesörlük Alımı C.tesi Ocak 31, 2009 12:41 am | |
| | |
| | | Elle Deveaux Astronomi Profesörü
Mesaj Sayısı : 4 Yaş : 29 Savaşta Tarafı : Belirsiz Rp Sevgilisi : Yoq Xd Asam : Yok Özel Yetenek : Anigamus - AnkaKuşu Rp Yaşı : 23 Patronus : Maral Kayıt tarihi : 02/02/09
| Konu: Geri: Profesörlük Alımı Salı Şub. 03, 2009 10:17 pm | |
| Tam ad : Elle Deveaux Yaş : 23 İstenilen Alan : Astronomi Günlük Online Süresi : 2-3 Saat Örnek Rp :
Acı,nefret özlem herşey onda birleşmişti bir yılda.Nedensiz yere çıkardığı binbir sorun çevresinden dışlanmasına sebeb olmuştu üstüne. Ama bunlar yaptığı ve yapacağı şeyleri engellemeyecekti aksine onu olgunlaştırıyordu o hiçbir zaman ölmeyen içindeki çocuğu büyütüyordu. Bunları düşünmek onu rahatlatıryordu en kötüsü düşünmek en kötüsünü yaşamak onu yüceltiyordu bundan hiç şikayet etmemişti daha doğru edememişti.Bunca kötü şeyin arasında Hogwarts'tan gelen mektup onu rahatlatmıştı ama kafasında beraberinde bir çok soru getirmişti neden yaşça tebrübesiz olan birini işe almışlardı ki?Belki de bu soruları müdüre sormalıydı bunu kafasına not etti ve cebinden bir galeon çıkarıp masanın üstüne bıraktı onunla aynı anda yanında bir garson belirdi gülümsemeyle karışık bir endişe vardı yüzünde Slyvia gözlerini daha fazla kirletmemek için yere bakarak dışarıya çıktı.
Okuldan aldığı mektuptan sonra hemen diagon yolundan alışverişini yapmıştı ve okul açılana kadar yapacak başka hiçbir işi kalmamıştı.Onun için hergün Çatlak Kazandan çıkıp boş boş dolanıyordu sokaklarda arada Bakanlık'a gidip Jane'i görüyordu ama bugün başka bir şey yapmaya niyetliydi.Can sıkıntısını geçirecek yada onu rahatlatacak herhangi bir yere razıydı bunları düşünürken rasladığı bir poster dikkatini çekti okumak yerine üstündeki resmi inceledi resimde yıkık dökük bir ev ve üstünde kendi gösteren karanlık işaret...Hafifçe sırıttı ve yoluna devam etti.Gördüğü o kadar şeyin yanında bu hiçti ayrıca işaretinde gerçek olduğundan oldukça şüpheliydi.Ama gördüğü bu ev onu rahatlatacak olan yerin aklına gelmesini sağladı.Yaşadığı onca şeyin ardından oraya gitmek ordaki havayı içine çekmek yaşadığı hatırlatacaktı ona.Ondan başka kimsenin emin olmadığı yaşamından.Ama yaşadığını göstermek için fırsatlar vardı önünde başta rahatlamak için gideceği yer olmak üzere.Açık güneşli sokakta durdu ve cisimlenmek için kendi etrafında dönüp olmak istediği yerin ismini fısıldadı tiz sesiyle açık havaya.
Denge sağlamak için tutunucağı bir yer olmadığını bildiği için fazla hızlı hareket etmedi.Ama esen hızlı bir rüzgar narin vucüdunu etkilemişti kısa bir ürpertiden sonra üstündeki cüppenin önünü ilikleyip yürümeye başladı,toprak yolda.Burası Hogwarts'tan bakılınca her zaman daha güzel görünürdü gözüne ama burdan ki halinde hiç fena değildi.Kısa ama dolu dolu yaşamı sonuncunda aldığı acı dersler ona herşeye ağlamamayı öğretmişti belkide öğrendiği ve uyguladığı tek şey buydu.Eskiyi düşününce arkadaşlarını Jane'i ve tabiki ailesini -onu unutmuş ailesinı- anıyordu.Aile sözcüğü artık ona anlamsız geliyordu başkalarını ailecek görünce daha bir aptallaşıyordu kendini kaybediyordu ama birşeyden emin olamıyordu pişmanmıydı?Hayır değildi eğer olsaydı şuan burda olmazdı ama neden bunları düşünüyordu peki onlar pişmanmıydılar onu bıraktıklarına, hemen vazgeçtiklerine, hayır onlarda değildi olsalardı bulurlardı onu nede olsa herkes onları konuşuyordu bu ara ne kadar isterdi herkese unutturmak olanları.Kötü düşünmek ona iyi gelirdi ama bu sefer öyle olmamıştı aksine daha bir bulandırmıştı kafasını bulunduğu yerdende istifade ederek yüksek sesle bağırdı "AAAAAaaa" sesi yankı yaptı bomboş arazide yankı sessi onu biraz daha rahatlattı.Yanlız olması ise bunu perçimledi.Boş gözlerle baktı serin sulara ne kadar isterdi şimdi burda yok olmayı ama buna cesareti yoktu esen rüzgara aldırmadan yürümeye devam etti.Aslında bunları atlatması kolay olmuştu ama tekrar onları görmek kabuk tutmuş yarasını kanatıyordu.Belki özür dilemeliydi ama yapamazdı doğasında yoktu bu hayatı boyunca kimseden özür dilememişti ve bundan sonrada dileyemezdi.Artık düşünmeye gerek yoktu onun için ailesi ölmüştü her ne kadar onlar için olmasa da.
Sessiz sessiz yürürken toprak yolda önüne çıkan ve arkasında olduğunu anladı yer bir kez daha içini rahatlattı.Üstü sarmaşıklarla kaplanmış olması eski güzelliğini kapatmamıştı.Burası öğrencilik yıllarında içine bir heyecanla girdiği yer şimdi onu rahatlatıyordu belkide eskiyi anmasını sağlıyordu.Ağır adımlarla ön tarafa doğru yürümeye başladı.Üstünde gezindiği arazi bir zamanlar sadece eğlence olsun diye geleceği bir yerdi ama şimdi bir şeylerden kaçmak için uğrak yeri olmuştu.Sonunda ön tarafa gelmişti içeriye girmek için çaba gösterecekti ama bundan önce Barakayı dıştan incelemeye koyuldu.Eski ve yıkık görünmesine rağmen içinde büyük bir güzellik taşıdığını bildiği için buna aldırmadı ağır adımlarla kapıya yöneldi hoş öğrenciyken burayı kullanmazdı ama şimdi diğer giriş için çok soğuk bir gündü.Kapıya ulaşınca gözlerini kapatıp ağır bir nefes aldı gözlerini açtığında davetsiz bir misarifi olduğunu fark etti.
"Burda ne arıyorsun Sly?"
Not:Başka bir sitede yaptığım RP'dir. | |
| | | Kristen Stewart Hogwarts Müdüresi&Zihinbend Profesörü
Mesaj Sayısı : 668 Yaş : 31 Nerden : &Londra& Savaşta Tarafı : Ölüm Yiyen 0lmak Üzere...x) Rp Sevgilisi : Cıq yoq:D Asam : &Kedi Pençesi& Özel Yetenek : Saç rengi ruh haline göre değişiyor..&Meta Rp Yaşı : 19 Patronus : Kedi Kayıt tarihi : 10/03/08
Character sheet Büyü Gücü: (100/100)
| | | | Sonia Michelle Cole Kehanet Profesörü
Mesaj Sayısı : 7 Yaş : 29 Nerden : İrlanda Savaşta Tarafı : Ölümyiyen Rp Sevgilisi : Yok Asam : yok Özel Yetenek : Veela Rp Yaşı : 18 Patronus : Vaşak Kayıt tarihi : 06/02/09
| Konu: Geri: Profesörlük Alımı Cuma Şub. 06, 2009 5:21 pm | |
| Tam ad : Sonia Michelle Cole Yaş : 18 İstenilen Alan : Kehanet Profesörlüğü Günlük Online Süresi : 4-5 saat Örnek Rp : İnanılmaz Olay
Sonunda Frances de çileden çıkmış, etrafa bağırıyordu. Sonia, artık bu durumdan çok sıkılmıştı. Ne olacaksa olup bu işi bitirmeliydiler artık! Sabrı taşmaya başlıyordu. Kafasını omuzuna dayayarak içinden ' Ahh... ' diye geçirdi. Bu insanoğlu ortadan kaybolanları kurtarmak için mutlaka onların zarar görmelerini mi beklerdi? Sonia'nın o anda beyninde bir ampul yandı. Belki de içlerinden birisine bir zarar gelirse onları aramaya daha çabuk çıkabilirlerdi. Bu zarar görecek kişi de Lisa olurdu herhalde. Ne de olsa arada kaynamıştı. Onunla herhangi bir işleri yoktu. Yok yok... Böyle bir şey olmazdı. Sonia, ' Ya kurtarırlarsa? ' diye geçirdi içinden. Bu fikirden vazgeçmişti. Tam düşüncelere derinlemesine dalmışken yaklaşık onbeş tane Ölümyiyen ortalarıda bir cisimle yanlarına cisimlendi. Hepsinin suratında maske vardı ve bu Sonia'ya tanıdık gelemesine rağmen yine de çok korkunçtu. Ölümyiyenler, birden ilahi söylemeye başladılar. Seslerinin korkunç yankısı bütün ormanda yankılanıyor gibiydi. Sonia ' Ne oluyor? Ben böyle bir şey planlamamıştım. Ayrıca on kişi olmaları gerekirken onbeş kişiler! ' diye geçirdi. İlahinin yankıları ormanda gitgide yükselirken Sonia'nın tüyleri diken diken oluyorları. Tam o sırada Ölümyiyenlerin halatlarla ortalarındaki şeyi yukarı kaldırdıklarını gördü. Bu bir çarmıhtı ve çarmıha gerilen kişi çırılçıplaktı! Cinsel organının olması gereken yerden kanlar fışkırıyordu. Sonia, bu iğrenç manzaraya daha fazla seyirci kalamadı." Ne oluyor burada? Ne yapıyorsunuz siz? "Ölümyiyenler ise onu hiç ciddiye almıyordu. Bir Ölümyiyen diğer Ölümyiyen'e ellerini destek vererek yukarı yükselmesini sağladı. Şimdi bir Ölümyiyen çocukla eşit yükseklikteydi. İyice yaklaşarak zorla çocuğun ağzını açıp içine birşeyler (!) tıkıştırdı. Sonia, bunun ne olduğunu anlamıştı. Kusmamak için kendini zor tutuyordu. Ne oluyordu burada böyle? Ne yapıyorlardı? Kimdi bunlar? Gerçekten hiçbir şey bilmiyordu. Tek düşündüğü bir tuvalet bulup kusabilmekti. Çocuğun inlemeleri kulaklarında yankılanıyordu... | |
| | | Roxynna Quélynn Descartes Karanlık Lady / Biçim Değiştirme Profesörü / Slytherin B.S
Mesaj Sayısı : 209 Yaş : 29 Nerden : Cehennemeden Savaşta Tarafı : Lady'nize İtaat edin xP Rp Sevgilisi : Lord'm benim xD Asam : All html Özel Yetenek : metamorfmagus xD Annemdene gelen Veela özelliği Rp Yaşı : 21 Patronus : Kan Kelebeği Kayıt tarihi : 14/03/08
Character sheet Büyü Gücü: (10/100)
| Konu: Geri: Profesörlük Alımı Cuma Şub. 06, 2009 8:37 pm | |
| | |
| | | Alexander Almao
Mesaj Sayısı : 1 Yaş : 30 Asam : Çatal Boynuzlu Kırmızı Asa Özel Yetenek : Uçus yeteneğim var Rp Yaşı : 15 Patronus : Başkuş Kayıt tarihi : 03/06/09
| Konu: Geri: Profesörlük Alımı Çarş. Haz. 03, 2009 8:34 pm | |
| Tam ad : Alexander Almao Yaş : 15 İstenilen Alan : Bitkibilm Günlük Online Süresi : 3 Saat Örnek Rp :
O gün de diğer günler gibi güzel bir şekilde başlamıştı Horace için ama daha sonra başına gelecekleri ne o; ne de bir başkası bilmiyordu.Her sabah yaptığı gibi yatağından kalktı bir süre pencere kenarında oturup o günün planını gözden geçirdi.Etrafa bakınıp diğer insanların nasıl oradan oraya koşuşturup durduğunu keyifli bir şekilde izledi.Bazen insanları yukarıdan izlemek onlar hakkında yorumlar yapıp onlarla dalga geçmeyi seviyordu..
“Nasıl da zavallı gözüküyorlar!!..Bir oraya bir buraya gidip geliyorlar!!.Konuşacak bir arkadaşları bile yok!!..Zavallılar!!”
dedi bir yandan da gülerek..Pencere kenarından kalkıp odasının içinde dolandı bir süre, ardından dolabını açıp en sevdiği tişört ve pantolonunu çıkardı.
“Bugün benim günüm olacak!!..”
dedi içinden.Üstünü göz açıp kapayıncaya kadar değiştirmiş yüzünde sinsi bir gülümseme ile kendini süzüyordu.Bazen böyle kendini beğenmiş ve ukala olabiliyordu.Banyoya gidip saçlarını taradı, dişlerini fırçalayıp odasından çıkıp doğruca Büyük Salon’a doğru ilerliyordu.Yanından geçen küçük sınıfları gözdağı veren bakışlarla baştan aşağı süzerek korkudan koşarak kaçmalarını izliyordu..
“Amma da korkaklarmış bu senekiler!!..Bir de Gryffindor olacaklar.Bunlardan hiçbirşey olmaz..Gryffindorlar böyle ise Hufflepufflar’ı düşünemiyorum bile!!”
Küçük sınıfları korkutmak en sevdiklerinden biriydi..Her fırsatta diğer Slytherinliler ile onlarla dalga geçer, alay ederlerdi..
Büyük Salon’un -o dillere destan devasa büyüklükte ve ahşap oymalı- kapıları ardına kadar açıktı.İçerisi tıka basa doluydu.Öğrenciler masalarında oturmuş yemek yiyorlardı..Rawenclawlar ders çalışıyor Gryffindorlar bugünün gazetesi hakkında gürültülü bir şekilde birşeyler tartışıyorlardı..Arkadaşları ise dışarıda olup bitenleri duydukları olayları –ki genellikle karanlık taraf ile ilgili olur bunlar- anlatıyorlardı..
“Herkese günaydın!!..”
dedi sakin bir şekilde.Arkadaşları da ona *Günaydın* diyerek karşılık verdi. Horace daha sonra masanın üstünde duran Gelecek Postası’nı önüne doğru çekip manşete bir göz attı.Gazetenin başında büyük harflerle *Hapisten Kaçan Suçlu Londra’da Görüldü!..* yazıyordu..Bir yandan da bardağına meyve suyu doldurup haberin devamına göz attı.Gazetede şöyle yazıyordu:
“3 yıl önce Gringotts Bankası’na düzenlediği saldırıda çok sayıda büyücüyü yaralıyan ve bankaya zarar veren azılı suçlu William Soddenburgh; dün gece hapisten kaçtı.Yetkililerin yaptığı açıklamalara göre Soddenburgh geçen haftadan beri arkadaşlarına buradan kaçıp kurtulacağını anlatıp durmuş.”
“Anlaşılan yine eğlence var bize..Biri daha kaçmayı başarmış Azkaban’dan.”
dedi sayfayı çevirirken.O sırada yanında oturan uzun kızıl saçlı bir kız:
“Bu hafta kaçan ikinci adam bu..Karanlık Lord gene iş başında.”
“Umarım öyledir..Birinin şu soyu bozuklara gününü göstermesi lazım artık..”
dedi bir başkası.Sonra masa yine birbirine girdi *Aslında neler oluyor??* , *Kimler karanlık tarafta??* , *İlerde neler olacak???* herkes birbirine bu soruları sorup duruyordu.Ama cevaplayan kimse yoktu.Son yıllarda öğrenciler arasında birer mit haline gelmişti bu sorular..Kahvaltısını bitirip biraz hava almak için dışarı çıkmak istiyordu ama olup biten bu hararetli tartışmayı da kaçırmak istemiyordu.Tam o anda Cassandra yanına gelip
“Dışarı çıkmak istermisin??Canım sıkıldı da!!..Hem konuşuruz anlatıcaklarım var sana.”
dedi.Cassandra ile okul açıldığı zaman tanışmışlardı.Ve 2 ay önce çıkmaya başlamışlardı.Önceleri çok iyi anlaşıyorlardı herkes onlara ideal çift gözüyle bakıyordu.Ta ki geçen hafta gerçekleşen Hogsmeade gezisine kadar.O gün Horace bir alt sınıftan çocukluk arkadaşı bir kız ile Domuz Kafası’nda oturup konuşmuştu.Kız Horace’ın sınıfından birine aşık olmuş ve ondan yardım istemeye gelmişti.Cassandra’da hiçbir şeyden habersiz bir şekilde bunu görmüş ve aralarında küçük çaplı da bir tartışma çıkmıştı.Ardından Horace ona aslında neler olup bittiğini anlatmıştı fakat yine de o günden beri konuşmamış hatta birbirlerine bakmamışlardı bile.Cassandra’nın bu sözleri belki de herşeyin biteceğinin bir habercisiydi.Belki de Cassandra hatasını anlamıştır ve barışmak istiyordur.Ama hangisinin olacağını bilmiyordu.Ancak Cassandra ile birlikte giderse ne olcağını bilebilirdi..
“Tamam hadi çıkalım!!..”
dedi Horace.Bir yandan da Cassandra’nın elini tutmaya çalışırken.Tam elini tutacakken birden elini çekti.
“Bu kesinlikle iyiye işaret değil.Hem de hiç değil..”
dedi içinden.Suratını astı birden.Cassandra’yı çok seviyordu ve böyle saçma sapan bir şey için onu kaybetmeye razı olamazdı.Bahçeye çıkan uzun ve sessiz koridor aralarındaki mesafeyi daha da arttırıyor gibiydi.Sonunda çıkmışlardı bahçeye.Taş binadaki serinlik yerini dışarının kavurucu sıcağına bırakmıştı.Öğrencilerin neredeyse hepsi sıcaktan kaçmak için ağaç altlarına ya da gölgelik yerlere kaçmıştı.Bu yüzden oturacak sakin bir yer bulmakta zorlanacağa benziyorlardı.Ancak uzun bir süre geçmeden sakin ve sessiz bir yer bulmuşlardı.Cassandra hemen konuya geçti:
“Seni buraya geçen hafta olan olay için çağırdım.Az çok tahmin etmişsindir herhalde!..Bir süredir zaten bunu düşünüyordum ancak bu olay artık her şeyin bittiğini bana gösterdi.”
Sesi düz ve sakindi.Ne ufak bir titreme ne bir korku ifadesi suratında gayet ciddiydi.
“Ama..ama Cassandra sen beni yanlış anladın.Ben sana aslında neler olup bittiğini anlatmıştım..Hiçbir şey sandığın gibi değil.O kız ba..”
“Yeter Horace!!.Yeter.Tek bir kelime daha duymak istemiyorum.O kız hakkında da o gün hakkında da konu kapanmıştır benim için.Bunların olmasını ben de istemezdim ama yapmak zorundayım.İstersen arkadaş kalabiliriz ama daha ilerisi mümkün değil.Üzgünüm..”
diyerek sözümü kesip bütün olayı anlatıp içini dökmüş adeta kan kusmuştu..Günün çok güzel geçeceğine inanan Horace’ın bütün hayalleri yerle bir olmuş, morali ise sıfırın altında dolanıyordu.
“Ölmek istiyorum..Keşke ölsem de gitsem herkes rahatlar ben gidince..”
dedi içinden.Cassandra’ya baktı, o da gayet üzgün görünüyordu.Olaylar onun dahilinde gerçekleşiyordu büyük ihtimalle çünkü sözleri de bunu doğruluyordu..Artık sıra ondaydı o da içindekileri dökecekti ondan sonra iki tarafta üzgün bir şekilde yollarına iki arkadaş olarak devam edecekti..
“Peki Cassandra sen bilirsin..Sen nasıl istiyorsan öyle olsun.Senin için bittiyse benim için de bitmiştir..Tamam arkadaş olarak kalalım düşman olmaktan iyidir.Ama içinde bir yerler de bütün bunları senin de istemeyerek yaptığını biliyorum.Saklayamazsın bunu yüzünden açıkça belli oluyor..”
dedi sanki biraz fazla ileri gitmişti.Kızın yüzü gittikçe asılıyordu..Bir süre birbirlerine bakıştılar ardından Cassandra buruk bir şekilde
“Çok üzgünüm Horace.Herşey için hoşçakal!!..”
dedi ve hıçkıra hıçkıra ağlayarak oradan uzaklaştı..Cassandra’nın ağlayarak uzaklaşması üzerine bütün gözler birden Horace’ın üzerinde odaklanmıştı.Bu en nefret ettiği şeylerden biriydi: -Herkesin ona bakması- Bu utanç verici duyguya dayanamayarak o da koşarak şatoya geri döndü.Son hızla merdivenlerden çıkarak yatakhaneye gitti..Herşey bitmişti artık en sevdiği en değer verdiği varlığı sevgilisinden ayrılmıştı.Bütün dünyası başına yıkılmıştı..Üstündekileri bir çırpıda çıkardı dolabının kapağını çarparak açıp pijamalarını giydi..Herşeyden nefret eder hale gelmişti.Sabah kendine neşe ile bakarken şimdi ise iğrenerek bakıyordu.Kendini hemen yatağına atıp bütün bu olanların bir rüya olduğuna inanmaya çalıştı ama hiçbir şey olmuyordu..Bir oraya bir buraya döndü sonunda yavaş yavaş gözleri kapanmaya başlamıştı.Kendini yavaşça bırakıp yarın herşeyi unutmuş bir şekilde kalkmaya şartlayarak uykuya daldı.. | |
| | | Victoria Claire Hale
Mesaj Sayısı : 2 Yaş : 30 Asam : yk Özel Yetenek : yk Rp Yaşı : 13 Patronus : yok Kayıt tarihi : 06/06/09
| Konu: Geri: Profesörlük Alımı C.tesi Haz. 06, 2009 6:03 pm | |
| Tam ad : Victoria Claire Hale Yaş : 15 İstenilen Alan : Sihir Tarihi Günlük Online Süresi : 4-5 Saat Örnek Rp
Victoria sessizce koltukta oturuyordu.Hazırlandıktan sonra arkadaşı Clara ile cafede buluşacaktı.Koltuktan kalktı.Ayakları oturmaktan ağrıyordu.Yavaş yavaş odasına çıktı.Tahta kapıyı açtı.Dolabına yöneldi ve içinden güzel bir pelerin çıkardı.Çantasını aldı.Asasını pelerinin cebine koydu.Son bir kez unuttuğum bir şey var mı? diye düşündükten sonra odadan çıktı.Hole indi ve annesine seslendi
"Anne ben çıkıyorum.İki-üç saat sonra gelirim.Hoşçakal"
Kapıdan çıktı.Sokak boştu.Burada pek büyücü bulunmazdı. Burada oturanlarda sık sık dışarıya çıkmazlardı. Evlerine yakın olan cafeye doğru yola çıktı.
Geldiğinde yağmur çiselemeye başlamıştı.Zaten evden çıktığında hava bulutluydu.Cafenin kapısını itti ve içeriye girdi.Şömineden çıkan sıcaklık içini ısıttı.Durdu ve bakındı.İlerideki bir masada oturan Clara'yı görünce gülümseyerek yanına gitti.Onunla ne kadardır görüşmüyordu. Onu Özlemişti.Clara o masaya yaklaşınca kalktı.Birbirlerine sarıldılar
."Seni çok özledim canım."dedi Clara.Victoria mutlulukla cevap verdi "Ben de canım "masaya oturdular."Ee napıyorsun?" Victoria cevap verdi gülümseyerek"İyi işte.Bu sene Hogwarts'ta profesörlüğe başlayacağım.Heyecanlıyım."Clara şaşkınlıkla "Aa gerçekten mi? Demek bu kış beraber olacağız.İksir dersine değil mi? Okuldan ayrılan profesör çok iyi arkadaşımdı.Ama senin geleceğine mutlu oldum." Victoria tam cevap verecekken garson masaya yaklaştıNe İstersiniz ?diye sordu kibarca. Clara gülümseyerek "Bir kaymak birası.Bir dee"dedi ve Victoria'ya baktı. Victoria tamamladı "kazanpastası"Garson masadan uzaklaştıktan sonra Victoria "Haberi aldım.Baban ölmüş.Çok üzüldüm.Ama zaten hastaydı.Çok acı çekmedi"" dedi.Annesinin çok yakın arkadaşıydı Clara'nın annesi.Victoria'nın annesi de ondan duymuştu...Bir süre sessiz kaldılar.Sonra Clara tekrar konuştu "Haklısın" Geç cevap vermişti.Bir süre düşünmüştü o günü.Bir anda masanın havası değişti.İkisi de sustular ve kendi düşüncelerine daldılar.
Onları düşüncelerinden ayıran istekleri getiren garson oldu.Masaya kaymakbirasını ve kazan pastasını bıraktıktan sonra uzaklaştı.Carolin pastasından bir lokma aldı ve havayı yumuşatmak için
"MmMm.Çok lezzetli." dedi gülümseyerek.Clara da küçük bir ağız hareketiyle gülümsedi.."Hogwarts'taki çocukluk anılarımızı hatırlıyorumda ne kadar çok kavga ederdik.Ama ben seni çok seviyordum"dedi Victoria bir anda konu değiştirerek.Clara gülümseyerek cevap verdi Ben de seni çok seviyordum Victoria. Bu arada Hogwarts'ta çok yeni kişiler tanıyacaksın.Herkes çok cana yakın.Seni kuzenim Jacob ile tanıştırırım.4. sınıfa geçti bu sene.Çok akıllı ve tatlı bir çocuk."Victoria meraklanmıştı."Hangi binada?" diye sorduClara'ya.."Slytherin"diye cevapverdi Clara .."Ah! Ben kalkmak zorundayım.Çok az oturduk biliyorum ama annem erken gelmemi öğütlemişti.Galiba yine bir şeyler çeviriyor"dedi kıkırdayarak. Victoria buna üzülmüştü ama o da biraz kitap okurdu evde.Hogwartsta geçireceği yıl için çok çalışıyordu. ."Tamam ben biraz daha oturur kalkarım.Hoşçakal"dedi.Clara'yı öptü.Clara çantasını aldı ve uzaklaştı... | |
| | | MarisolBliss Stephanie
Mesaj Sayısı : 2 Yaş : 28 Asam : Yok Özel Yetenek : Yok Rp Yaşı : 18 Patronus : Yok Kayıt tarihi : 16/06/09
| Konu: Geri: Profesörlük Alımı Salı Haz. 16, 2009 4:53 pm | |
| MarisolBliss Tima Stephanie 13(Rp yaşı 18) Fark etmez;ama bitkibilim olursa sevinirim. 2-5 saat *Başka sitelerde kullanmıştım. - Spoiler:
Hilary gözlerini açtı,saat 9'u geçmişti.Sıcaklık daha şimdiden kendini hissettiriyordu.Öyle ki daha uyanalı 5 dakika olmuştu;fakat terlemeye başlamıştı.Sağ elini yorganın altından çekti,nazik bir hareketle ensesinden akan teri sildi.Hiç uyanmak istemiyordu.Uyanıpta ne yapacaktı?Ah,evet akşama kadar orda burda katil arayacaktı.Küçük bir kız çocuğu gibi mızlana mızlana yatağında doğruldu.Yatağın karşısında duran aynada kendi yansımasını görünce güldü.Dalgalı saçları bir kuş yuvası gibi olmuştu.Başını iki yana salladı.'Ne zaman düzgün uyanacağım?' Hilary son birkaç aydan beri azılı bir katili kovalıyordu.Katil çok ustaydı,hiçbir iz bırakmıyordu arkasında.Bu Hilary'i çılgına çeviriyordu.Aslında kendine itiraf etmese de bu katilden korkmuştu.Korkmuştu;ama zekasından.
Aynada kendine bakmayı sürdüyordu.Yüzünde bir kırışıklık arıyordu.Bu yaşlanma işini biraz fazla abartmıştı.Millet 35'ine kadar hayatı deli dolu yaşarken,yaşlanmayı takmazken o bir paranoyak olmuştu.Parmak uçları ile yüzünü iyice inceliyordu.O sırada kapı deliğinden tıkırtıların geldiğini duydu.Hiç oralı bile olmadı.Bu tıkırtıların sahibini biliyordu,ortağı Emad.Emad'ın duyabileceği bir sesle bağırdı.'Günaydın Emad.Bugün sabah haberlerini kaçırdın.Hayrola?'Emad hiçbir şey demedi.Ayak sesleri geniş koridorda yankılanıyordu.Kapıyı tıklattı. 'Gir Emad.' 'Jay...Ah,pardon.Sen g-' 'Hadi ama hiç anneni pijamalı görmedin mi?' Emad,kapının arkasından,yere bakarak,içeri girdi.Suratı kıpkırmızı olmuştu.Hilary onun bu haline güldü.Tehditkar bir sesle: 'Çıkar ağzındaki baklayı.' 'Bir ihbar aldık.' Hilary'nin yüz ifadesi birden değişti.Şimdi gülmüyordu.Yüzünde bir ifade yoktu.Ama öyle bir ifadesizlikti ki...İçinde garip bir şekilde acı hissi uyandı.Emad'a bakınca onunda iyi olmadığını anladı.Emad gözünün ucuyla Hilary'e baktı.Sakin bir ses tonuyla konuşmasına devam etti. 'Bu sabah merkeze gidince her zamanki gibi rapor aldım.Biz katil iş başındaydı.2 günün acısını bâyâ bir çıkarmış.Ve ihbara gelince...Ben merkezden çıkmak üzereyken bir kadın aradı.Dediği şey doğruysa gideceğimiz yerde bir sürü ceset var.' Hilary birden titremeye başladı.Bu katilin öldürdüğü insanların cesetlerine ulaşıbiliyorlardı.Ama işin ilginç yanı morga kaldırıldıkları akşam yok oluyorlardı.Zaten katil hiçbir iz bırakmıyordu.Küçücük bir tüy bile...Ama bu haber...'Elime düştün işte.'diye düşündü içinden.Haince bir şekilde gülümsedi.Bu onun hazır olduğu anlamına gelen işaretlerden sadece biriydi.Gözlerini Emad'a dikti.Mesajı almıştı. 'Araba aşağıda.Sadece sen eksiksin.' 'Güzel.'
Emad aşağı iner inmez hemen büyük,koyu yeşil dolabının kapağına sarıldı.Gözüne ilk çarpan kot pantolonu hemen yatağın üstüne fırlattı.Dün giymiş olduğu mor gömleğini sandalyenin üstünden yangından mal kaçırırmış gibi hızlıca aldı.Normalde hiç bu kadar hızlı giyinmezdi ve hiçbir cinayete bu kadar sevinmezdi.Ama bu kesinlikle başkaydı.Bu katili bulunca ona hiç acımayacaktı.Ve gerekirse en ağır cezayı alması için elinden geleni ardına koymayacaktı.Aslında asıl soru ihbarda bulunan kimdi?Ya tuzaksa?Aklından hemen bu soruları kovdu.Biz 10 kişi varız o ise tek.Ama içindeki ses öyle demiyordu.'Onu fazla hafife alma.Hem ya tek değilse?'Aklına daha birçok soru geliyordu.Beyni sorularla meşgulken birden kendini aşağıda,arabanın yanında,buldu.Emad,kibar bir hareketle kapıyı açtı,gülümsedi. 'Hazırız?'Hilary cevap olarak sadece başını evet anlamında salladı.En öne,sürücü koltuğunun yanına oturdu.O kemerini takmaya çalışırken Emad çoktan yerine geçmişti.Emad,neredeyse fısıldar gibi: 'Yolculuk başlıyor.' 'Uyardığın için teşekkürler.'Gözleri bir an Emad'a kaydı.Paniklemiş bir halde:'Hey,kemerin!' Emad'ın kendini dinlemeyeceğini biliyordu;ama nedense bir eksiklik gördüğünde hep uyarırdı Emad'ı.Ve her seferinde Emad bıkkın bıkkın ona bakar ve onu duymamış gibi yapardı.İşte bu Hilary'i sinir ederdi.İnsanların kendilerini dinlemesine alışıktı.Ailenin tek çocuğu olduğu için biraz da şımartılmıştı.
Tüm yolculuk boyunca uyumuştu.Dün gece uykusunu iyi almıştı.Şimdi uyuma sebebi biraz daha dinç olmaktı(!)Yolculuk boyunca sürekli sarsılmıştı.Yollar kötü olmalıydı.Zaten uyumasa herhalde... 'Şimdi yürüyeceğiz.' 'Harika.' Yapmacık bir şekilde güldü,arabadan kendini resmen attı.Bu yolculuk ne kadar erken biterse o kadar iyi olacaktı.Daha bir adım atmıştı ki kendini birden yerde buldu.Başını ıslak çimenlerin arasından kaldırdı.Yüzüne gelen saçlarını elinin tersi ile kulağının arkasına attı.Gördüğü manzara karşısında dili tutuldu.Etraf alabildiğine yemyeşil!Etrafta hayatı boyunca gördüğü ağaçların hepsinden var.Ağaçlar küme küme toplanmışlar,tepe oluşturmuşlar.Bir ağaçtan diğerine neşeyle konan rengarenk kuşlarda cabası!Ve...Hilary duyduğu ses karşısında daha da şok oldu.İlerde bir şelale vardı.Güldür güldür akan bir şelale...'Burası bir katilin barınağı olamaz.Adresin bu olduğuna emin misin?' 'Burası görünen yüzü.Ormanın içinde Tanrı bilir kaç tane ceset var.Cinayetler göz önüne alındığında...' 'Sayısal verilerden nefret ettğimi biliyorsun.Bence sus ve beni yerden kaldır!' Bunları söylerken adete bir aslan gibi kükremişti.Emad bir elini Hilary'ye uzattı.Hilary,Emad'ın elini iyice kavradı ve ayaklarından destek alarak ayağa kalktı.En güzel gülümsemesi ile Emad'a baktı.Bu bakış teşekkür anlamında bir bakıştı.Sıcak ve içten.Emad cebinden bir harita çıkardı.'Düşünen adam' pozisyonuna geçti.Kısa bir sessizliğin ardından dalgın dalgın ağzında bir şeyler geveledi.Hilary biraz daha Emad'a yaklaştı.Haritaya baktı.Emad akşam bu harita üstünde çok çalışmış gibi gözüküyordu. 'Evet?',dedi Hilary sabırsızca. Emad eliyle kuzeybatıyı gösterdi.Koşar adımlarla oraya doğru gitti.Hilary Emad'ın hemen arkasından gitti.Ama Emad o kadar hızlıydı ki ona bir türlü yetişemiyordu.Hilary daha açıklıktayken Emad ormana girmişti bile.Hilary çaresiz bir biçimde ona seslendi.Ama kimseden bir ses gelmedi.En sonunda Hilary de koşmaya başladı.Ormana girince ağaçların uzun ve keskin dalları onun vücudunu kesmeye başladı.Ayaklarından,kollarından,yüzünden,sırtından,her yerinden...Ama o bu acıları hissetmiyordu.Şimdi hiç mutlu olmadığı kadar mutlu,ve yine hiç tedirgin olmadığı kadar terdirgindi.Beyni sorularla doluydu.Aklına gelen tüm sorular kulaklarında çınlıyordu.Yok,çınlamıyordu,resmen megafonla anons ediliyordu.Her geçen saniye biraz daha tedirgin,mutlu,çaresiz hissediyordu.Ama nedense içindeki ses 'Ölüceksin!' diye tıslıyor ve daha sonra müthiş bir kahkaha atıyordu.'Acaba?' Olduğu yerde durdu.Emad onu arkada bırakıp gitmişti.Ama neden?Acaba yakında mıydı?Yoksa...Bu ihtimali aklına bile getirmek istemiyordu.Burda ne bekliyordu?Koşmalı ve Emad tehlikedeyse kurtarmalıydı.Tekrar koşmaya başladı.Ama bu sefer vücudunu kesen dalların verdiği acıyı hissediyordu.Acı katlanılmazdı.Dişini sıkıyordu bağırmamak için.Ama ne fayda?İçinden kendini motive etmeye çalışıyordu ama o son dal parçasının gözünün altındaki deriyi alıp götürmesi onu yere yığdı.Acı bir şekilde çığlık attı.Dizlerinin üstünde durmuş titriyordu.Gözleri kapalıydı ve yanaklarına sıcak,tuzlu yaşlar akıyordu.Uzun bir süre öyle kaldı.Gözlerini açtığında...
Yatağında doğrulmuş derin derin nefes alıyordu.Bu gördüklerinin rüya olduğuna kim inanırdı?
| |
| | | Sarah Carter
Mesaj Sayısı : 1 Yaş : 33 Nerden : forks Savaşta Tarafı : z.a.y Rp Sevgilisi : yok =( Asam : yok:( Özel Yetenek : var gibi Rp Yaşı : 17 Patronus : fok galiba daha denemedim Kayıt tarihi : 17/06/09
| Konu: Geri: Profesörlük Alımı Çarş. Haz. 17, 2009 8:35 pm | |
| Tam ad :Sarah carter Yaş :22 İstenilen Alan :sihir tarihi Günlük Online Süresi :3-5 saat Örnek Rp : Bakanlıktaki küçük ofisinden sıkılmıştı Sarah. Eline birkaç kağıt parçasını evrak niyetine alıp Hogwarts'a gitmeye karar vermişti. Zaten kendisinden üst mevkidekiler birkaç kez Hogwarts' a gitmesi ve Hogwarts'taki cisimlenme sınırlarını tekrar görüşmesini istemişti. O zamanlar daha yoğundu ve ofiste oturup kahve içmekten yapacak daha iyi işleri olduğu için görüşmeye gelememişti Sarah. Ama işlerin yoğunluğu kaybolunca ve odasında Muggle kahvesi içmek onu en çok meşgul eden olay olunca buraya gelip görüşme yapması gerektiği aklına gelmişti birdenbire. İstese buraya yinede gelmezdi, işlerim yoğun, şimdilik olmaz, ertelesek olmaz mı, diyebilirdi ancak sıkılmıştı ve Hogwarts' taki göl kenarı çocukluğundan beri en sevdiği mekan makamında kalmıştı. Orayı uzun süredir ziyeret etmiyordu ve gitmeyi çok istiyordu. Durduk yere oraya cisimlenmeninde olmayacağını bildiği için işini kılıf olarak kullanmıştı. Kısa bir görüşmenin ardından göl kenarında hava almayı planlıyordu.
Görüşme oldukça sıkıcı geçmişti ve yeni bir sınırda belirlenmemişti. Muhtemelen üst mevkidekiler biraz sinirleneceklerdi Sarah' ın buraya bomboş gelip gitmesine... Ancak bazı küçük adımlarda atılmıştı. Öğrencilerin eğitiminde cisimlenmeyle ilgili tam olarak bilgilendirilmesi, nasıl kullanmaları gerektiği, sürekli cisimlenmenin riskleri hakkında geçen senelere göre ağırlık verileceğine dair teminat almıştı. Buna karşılık bakanlıktan uzmanların -mesela kendisinin- gelip öğrencileri ayrıca bilgilendirilmesi istenmişti ve buda bakanlık için yerine geitirilmesi kolay bir olaydı. 2 ayda bir gelip 1-2 saatlerini öğrencilere ayırabilirlerdi.
Görüşmede geçen önemsiz olayları düşünüyordu Sarah şimdi göle bakarken. İnanılmaz bir manzaraydı gerçekten. Hava sıcak gibiydi ancak esen rüzgar ılıştırıyordu havayı. En çokta havası hoşuna gidiyordu gölün. Ayrıca büyük olmasada küçük küçük oluşan dalgaların sahile gelirken yaptığı ses en güzel senfoniden daha hoş geliyordu kulağına. Gölde biraz daha zaman geçirip ofisine dönecek, kahve içme işlemine devam edecekti Sarah... | |
| | | Will Smith
Mesaj Sayısı : 3 Yaş : 34 Asam : Mürver Asa Özel Yetenek : Avada kadavra Rp Yaşı : anlmdım Patronus : anlmdım Kayıt tarihi : 26/06/09
Character sheet Büyü Gücü: (9223372036854775807/9223372036854775807)
| Konu: Geri: Profesörlük Alımı Cuma Haz. 26, 2009 3:39 pm | |
| Tam ad :Will Smith Yaş :17 İstenilen Alan :Sihir Tarihi Günlük Online Süresi :4/3 Örnek Rp :TARİH:21/12/2006 SAAT:00:01 PERŞEMBE Bir ilk bahar akşamıydı seni gördüğüm gün.İlk beyaz çorapların çekmişti dikkatimi hala gözlerimin önünde minicik ayakların.Bütün hayellerimi değiştirmiştim birden herşeyimi senin üzerine kurmuştum dünya dönmüyor zaman durmuştu benim için artık ben aşık olmuştum. Artık her anım seni düşünmekle geçiyordu gecelerim gündüzlerim hep sendin.Çok kısa bir süre görmüştüm seni ama sanki yıllardır seni arıyor gibiydim.Bir fırsatını bulup sana duygularımı açmam gerekiyordu.Ama nasıl yapacağımı bilemiyordum sonunda ibrahimden tlf numaranı aldım.Ama hep kapalıydı.Bir akşam oturdum,elime kalemi aldım,o kadar içten sevgi yüklü bir mektup yazdımki sana okuduğunda duygularıma karşılık vereceğinden emin gibiydim.Ama sen mektubu değil okumak almadın bile.İbrahim mektubu geri getirdiğinde elim ayağım çözüldü.Sanki bi rüyadan uyanmıştım.Bir umutsuzluk kaplamıştı yüreğimi,bir ay bu umutsuzlukla gönlüm yandı.Seni gördüm bir ay sonra sanki yıllar sonra karşılaşmış gibi gözlerindeki ateş öyle bir saplandıki yüreğime artık hiçbir şey beni ümit etmemden alıkoyamazdı. Günlerim ümit etmekle geçiyordu.Yolum hep mahallenden hayellerim gözlerinden geçiyordu.Seni düşünmeden saniyelerim geçmiyordu,herkeze seni anlatıyordum,ben tanımadan herkez tanımıştı seni.Adapazarındaydım bir gün ibrahimden telefon geldi,dönüyor afyona diye.Sevdiğim hayatımın insanı gidiyordu benden çok uzaklara bakmadan arkasına bilmeden nasıl sevildiğini atıyordu kendini başka diyarlara.Çaresizlik içinde ben bir kez daha dedim dene kaybetmezsin birşey ama kazanırsın belki diye düşündüm kendimce. Atladım sevdiğimi taşıyan o güzel trene seni aradım vagonların arasında,buldum sonunda mutluluğumun kaynağını.O kadar güzel uyuyordunki bakmaya doyamadım sana,bir kağıt gönderdim sana üzerinde sana olan aşkımı anlatanşarkı sözleri kokusunda ümit tüten bir nazar boncuğu.Konuştuk seninle uzun uzun olmıyacağını söyledin bana nedenlerini sayarak.Haklıydın belki kendince ama bende haklıydım, bu hakkı kendimde görüyordum çünkü seni seviyordum. Çaresizce ayrıldım o trenden, biraz buruk biraz kırgın,kızgın bi şekilde döndüm geri istemeyerek.O akşam sana söyleyemedim sevdiğimi ama ben seni yıllardır seviyor gibiydim.Nerden bilebilirdimki çekeceğim acı günlerin başlangıcı olduğunun bunun. Günler sensiz geçiyordu artık,sadece hayalin vardı gözümde,arada konuşuyorduk seninle,bu konuşmlar okadar mutlu ediyorduku beni anlatamam.Ben seni hep arzuluyor sen ise bana hiçbir zaman aklıma sokamıyacağım bahanelerini sıralıyordun.Askerlik yoklamamda gelmişti bu arada,çektiğim sevda hasreti yetmezmiş gibi vatan hasretini soktular bağrıma.Yıllar önce geçirdiğim ameliyet için izin vermediler vatan borcumu ödememe. O kadar ağır bi yük binmiştiki omuzlarıma dayanılmaz acılar çektiriyordu bana,her şeye göğüs gerebilirdim ama senin hasretin okadar canımı yakıyorduki benim.Arkadaşlarım daha hiçbir şey yaşamadan bu kadar kaptırmamı kendimi sana anlam veremiyorlardı.Oysa ben hayellerimde yaşıyordum herşey seninle. Bu zor günler beni alkole yöneltti.Neredeyse içmediğim gün yoktu, biliyordum bunun hiçbirşeye çözüm olmadığını ama elimden başka birşey gelmiyordu.Zaman geçtikce gözümde hayalini bile canlandıramıyordum eskisi gibi,seni görmeyi okadar istiyordumki.Sonunda ikna ettim seni. Yüreğim öyle çarpıyorduki sana ulaşacağım için bilemezsin.2003 ekiminde saat 6:20 gece bindim trene, o yol öyle uzadıki bana bitmedi bir türlü.Sabaha karşı indim sevdiğimin nefes aldığı şehre.Yanımda bir arkadaşım vardı can yoldaşım,sırdaşım seni beklerken bugunün mutlu bitmesi için dua ediyorduk.Sen göründün uzaktan hayatımın anlamı yaşamam için bana güç katan güzel gözlüm karşımdaydı.Oturduk seninle uzun uzun konuştuk sen bana yine sıraladın kendince nedenlerini,ama anlamıyordun ben seni seviyordum... O gün yanağıma dokunmuştunya biliyomusun dört ay hiç kesmedim sakallarımı, tuhaf bi duyguydu arkadaşım aklına geldikçe hala güler bana.Sonra hatırlamak istemediğim o hareketi yaptım sana beni vurmanı istedim, beni böyle gönderme demiştim sana keşke beni ogün vursaydında ben bukadar acıyı yaşamak zorunda kalmasaydım.Çaresizce ayrıldım yanından hiçbir şey düşünemiyordum tlfnu kırdım sonra birden nedensiz arkadaşım gitmemiz gerektiğini söylüyor ben ise ayrılmak istemiyordum sevdiğimin şehrinden.... | |
| | | Godric Gryffindor
Mesaj Sayısı : 4 Yaş : 32 Nerden : Hogwarts Savaşta Tarafı : Zümrüdüanka Yoldaşlığı Rp Sevgilisi : Henüz yok :( Asam : Maun bir asa. Yirmi dokuz santim. Esnek. güçlü, biçim değiştirme için birebir." Özel Yetenek : Biçim değiştirme,Görünmezlik Rp Yaşı : 18 Patronus : - Kayıt tarihi : 28/12/09
Character sheet Büyü Gücü: (10/10)
| Konu: Geri: Profesörlük Alımı Ptsi Ara. 28, 2009 1:26 pm | |
| Tam ad : Godric Gryffindor Yaş :18 İstenilen Alan :Biçim Değiştirme / Gryffindor bina sorumlusu Günlük Online Süresi :3/4 saat Örnek Rp : Gryffindor binasını kuran büyücü. Binasına en cesur ve yiğit büyücüleri seçti. Godric Gryffindor en ünlü Hogwarts dörtlüsünden biri ve büyük bir şatoda doğdu. Diğer büyücülerde olduğu gibi o da bir safkandır. Gryffindor, büyü yerine muggle silahları oklar ve kılıçlarla çalışır. 4 yaşına geldiğinde ise büyük çok güzel adını taşıyan sihirli bir kılıç ona hediye edilmiştir. Gryffindor büyücülükle ilgilenmeye başladığında "Biçim Değiştirme"'ye karşı özel bir yeteneği olduğunu görmüş. Bu yüzden hayatının büyük zamanını Mısır'da, yani en iyi Biçim Değiştiren Animaguslar'ın olduğu yerde geçirmiş. Yine Ravenclaw ve Hufflepuff gibi, işaretini seyahatlerinde bulmuş. Gryffindor Mısır'ı terketmek üzereyken, bir hırsız onun bütün eşyalarını -kılıcı da içinde olmak üzere- çalmış. Hırsızlar, hızlı bir şekilde kum üzerinde kaçarken ileride bir aslan belirmiş. Aslan hırsızları korkutarak Godric Gryffindor'un hayatını kurtarmış. Böylece Godric, hayatını ona borçlu olduğunu hissederek binasının simgesini aslan yapmıştır. | |
| | | Fhreorn Thomas McEdenn
Mesaj Sayısı : 1 Yaş : 33 Asam : Yalanlar Prensi
36 cm; Meşe ağacı ve Basilisk Zehri özlü; Esnemez; Siyah; Üzerinde Asma motifi var. Özel Yetenek : Alınacak. Rp Yaşı : Kurguya göre belirlenir. Patronus : Atşa Yarasa. Kayıt tarihi : 27/05/10
| Konu: Geri: Profesörlük Alımı Perş. Mayıs 27, 2010 5:38 pm | |
| Tam ad : Fhreorn Thomas McEdenn Yaş : 28 İstenilen Alan : Aritmansi Profesörlüğü Günlük Online Süresi : 4-6 saat. Örnek Rp : Başka bir siteden Rp'imdir.
Ne kadar zamandır uyuduğumu bilmiyordum. Gözümü binbir zorlukla açtığımda görebildiğim ilk şey, yeni güne benden önce uyanan güneşin penceremden belli belirsiz süzülüp yatağımı aydınlatan cılız ışıklarıydı. Vücudum, günlerce süren amansız takipler yüzünden bitap düşmüştü. Öyle ki eklemlerimde ağrıdan çok acı hissediyordum hâla. Gözlerimin ışığa alışmasını bekledikten sonra, büyük bir ızdırapla doğruldum ve ayağa kalktım. Yatağımın başında duran boy aynasına bir göz atınca perişan halimle gözgöze geldim. Kırk iki yaşında olmama rağmen hala simsiyah olan saçım sakalım birbirine karışmış, eve geldiğimde üzerimden çıkarmaya zahmet etmediğim beyaz gömleğimle, koyu kahverengi pantolonum buruş buruş olmuştu. Başımı onaylamayan bir şekilde iki yana sallayarak mutfağa gittim. Kuruluktan hissizleşen boğazımı bir kaç bardak suyla yumuşattıktan sonra halime çeki düzen vermek ve küçük bir duş almak için için banyonun yolunu tuttum. Haddinden fazla gergin olan kaslarımı ılık bir duşla rahatlattıktan sonra tekrar odama dönüp üzerime, öncekine benzeyen fakat daha temiz birşeyler geçirdim. Bugün, son zamanlardakilerin aksine daha rahat geçecekti. Masmavi, bulutsuz gökyüzü ve yeni yeni kendini göstermeye başlayan güneş de bunu onaylar nitelikteydi. Yaklaşık bir haftadır süren suçlu takipleri mutlu sonla bitmiş, Bakanlık ödül olarak hepimize ikişer gün izin vermişti. Haliyle, biz de bu iki günün tamamını dinlenerek geçirecektik. Mutlu sonun rahatlığıyla ve izinde olmanın verdiği tembellik duygusuyla bir süre boş boş dolandım tek katlı, mütevazı evimde. Bu yaşıma kadar beni çekebilmeyi göze alacak bir kadınla tanışmadığım için yalnız yaşıyordum. Şu anda kazınmakta olan midem için de kahvaltıyı kendim hazırlamalıydım.
Ettiğim sade kahvaltı o an için dünyanın en güzel kahvaltısıydı. Gerçek anlamda kendime gelmiştim. Mutfaktaki küçük, yıllanmış ahşap masanın üzerindekileri toplarken güneşin daha da yükselmiş olduğunu, evimin içini iyiden iyiye ısıtmaya başladığını farkettim. Dışarıdan gelen kuş cıvıltıları ve insan sesleri de sokakların uyanmaya başladığı anlamına geliyordu. Böyle güzel bir günü evde harcamaktansa dışarıda vakit geçirmek güzel olabilirdi. O azılı katilin peşindeyken de dışarıda yeterince bulunmuştum fakat o zaman kasvetli bulutlar ve yağmur hiç eksik olmamıştı. Bizden saklanmak için kaçtığı koruluklarda üstümüz başımız çamur olmuştu. Günler sonunda kıstırmış ve tutuklamıştık onu. Birlikte çalıştığım seherbazların kollarında çırpınışını hatırlıyorum da... Çok vahşi bir vampirdi. İntikam alacağına dair çığlıkları yüzünden bayıltmak zorunda kalmıştık. Uzun süredir aramaktaydık onu. Belki de bir yıl kadar. Son bir aydır da ciddi ipuçları sayesinde izini bulmuş ve ensesine yapışmıştık. Hem de avlanmaya giderken. Herşey zorluydu ama kazandığımız zafer de buna değecek büyüklükteydi. Teşkilatta birer kahraman ilan edilmiş, üstüne ufak bir prim de almıştık. İkişer günlük izinler de cabası. Herneyse, bugünün tadını dışarıda çıkarmaya karar verdiğim için küçük mutfağımın hemen yanındaki kapıya yöneldim. İçimde nedensiz bir coşku vardı. Sadece asamı yanıma alarak kapıdan dışarı attım kendimi.
Nazlı nazlı esen serin rüzgar tenimi okşarken, attığım denk geldiği ve önceki gün yağan yağmurda oluşmuş su birikintilerinin kurumaya başladığını farkettim. Sonunda bahar geliyordu. Benim için de güzel bir haberdi bu. Doğanın uyanış vaktini her zaman severdim. Bu düşünce nedeniyle yüzüme yayılan gülümsememle yolları arşınlarken bir yandan da benim gibi küçük ve bahçeli evlerinden çıkan insanları izliyordum. Birçoğu yanımdan hızlı hızlı geçip gitmekteydi. Ben ise sorumsuzluğun verdiği rahatlıkla yavaş adımlar atıyordum. Yakınlardaki küçük dükkanlardan birinde oturup güzel bir kahve içmek gayet hoş bir başlangıç olabilirdi güne. Yolun karşısına da aynı rahat yürüyüşle geçtim ve uzun binaların yanından devam ettim. İlk köşeden sola dönmüştüm ki talihsiz bir şekilde başka biriyle çarpıştım. Kendimi toparlayınca çarptığım kişinin gayet güzel bir bayan olduğunu farketmem gecikmedi. Alev gibi parlayan kızıl saçları, koyu mavi gözleri ve güneş altında tatlı bir pembelik gelmiş beyaz teniyle gerçekten mükemmel bir güzelliği vardı. Dizlerinde biten tek parça beyaz kıyafeti, kalbinin üzerinden başlayıp sol yanından aşağılara kadar serpiştirilmiş rengarenk lotus çiçekleriyle süslenmişti. Bu doğaüstü varlık karşısında yaşadığım ilk şaşkınlığı atlattıktan sonra cılız bir sesle özür diledim. O da daha sıcak ve insancıl bir şekilde karşılık verdi. Tanrıçavari görünümüyle böyle davranması beni şaşırtmıştı doğrusu. O, hızlı adımlarla uzaklaşırken bir süre arkasından bakakaldım. Gerçek olamayacak kadar güzeldi. Daha önce gördüğüm kimseye benzemiyordu. O kadar mükemmeldi ki... Sanki onun için herşeyimi feda edebilecekmişim gibi geliyordu. Benim olması için yapamayacağım şey yoktu sanki...
Kahvemi içip dönüş yolunu tutmuşken bile aklım karman çorman bir haldeydi. Gördüğüm bayan, varlık, melek ya da her ne ise beni benden almıştı. Onun güzelliğini tanımlarken kelimeler kifayetsiz kalıyor gibiydi. Ben de onun yanında sönük kalırdım zaten. Onu kendimle düşünmek, olmayacak duaya amin demek oldukça anlamsızdı... Dalgın dalgın ne kadar yürüdüğüm belirsiz olsa da sonunda ayaklarım bemi evime getirmişti. Cilalı, ahşap kapımın pirinç tokmağını çevirip içeriye girerken dışarıdakine benzer bir serinlik yüzüme çarptı. Tuhaf, dışarı çıkarken herhangi bir pencereyi açık bırakmadığıma emindim. Yine de fazla umursamadan kapıyı ardımdan kapattım. Ellerimi yıkamak için banyoya giderken serinliğin kaynağını farkettim; yanından geçtiğim oturma odalarından birinin penceresi açıktı. Bir iki adım geriledim ve içeri baktım. Ardına kadar açılmış pencerenin tül perdesi hafif hafif dalgalanıyordu. Bunu daha önce farketmemiş olmama şaşırarak dudağımı büktüm. Pencereyi kapatmak için odaya girmiştim ki yan tarafımda, benden bir ya da iki metre uzaklıkta, gözlerini bana dikmiş kişiyi farkettim. Penceren gelen serin rüzgarla alakası olmayan bir soğukluk kapladı vücudumu. Bu O'ydu.
Ani bir hareketle ona dönerken elim, asamın bulunduğu yere meyletse de cebimdeki boşluk hissiyle kalakaldım. Elinde tuttuğu çubuk, bana çarptığı sırada yürüttüğü asamdı. Işığın fazla giremediği, kireçten duvarlı, loş odanın en uzak köşesinde eski bir koltuğa oturmuş sakince bana bakmaktaydı. Zayıf ışığın etkisiyle koyulaşmış saçları artık kan kırmızısıydı. Yüzüne gölge düşmüştü. Gözbebeklerini bu haldeyken seçemiyordum. Bir yandan elinde tuttuğu asamı parmaklarıyla yuvarlarken bir yandan da beni süzüyordu. Ben ise buraya nasıl geldiğinden çok, neden geldiğini sorguluyordum kendimce. Cevaplar çıkmaz sokaklardan ibaretti. Dakikalarmış gibi gelen kısa an sonunda, oturan tanrıça heykeli ipeksi ama bir o kadar da güçlü sesiyle konuşmaya başladı. "Ölmeni isteseydim çoktan ölmüştün Anders." Adımı nereden biliyordu ? İstese çoktan beni öldürebileceğine göre adımı da biliyor olması şaşılacak durum değildi aslında. "Bakanlıktaki ahmaklar beni yakaladıklarını sanadursunlar bakalım... Fakat benim yapacak çok işim var..." Bizimkiler ? Onu yakalamak ? Neden ? Beynim soru yağmuruna tutulmuştu. "...ve birçok da planım. Bunlara dün benim yerime yakaladığınız dostumu kurtarmak da dahil." Hayır ! Bu bir kâbus olmalı ! Ne yani, koca bir sene sonunda yanlış kişiyi mi yakalamıştık ? Nasıl bir tongaya gelmiştik böyle ? İmkansız. Bu, bu olamaz... Ama şu an karşımda duran vampir haklıysa, olmuştu işte. Hepimiz yanılmıştık. Bütün emekler boşa gitmişti. "Sen..." diyebildim titreyen sesimle. Kendimi aptal gibi hissediyordum. Bu duyguma daha ağır basan başka bir duygu vardı ki o çok daha beterdi: Sonumun yaklaştığını hissediyordum. Elimde hiç koz yoktu, herşey bitmişti, sona gelmiştim.
Sonsuza kadar öyle oturarak kalmasını dilediğim varlık ayağa kalktı. Gözlerini benden ayırmıyordu bir an bile. Bakışlarında ne bir kin, ne de buna benzer kötü bir his yoktu. Onu anlamakta güçlük çekiyordum. Her ne yapacaksa çabuk yapsın diye dua etmeye başlamıştım... Derken uçarcasına üzerime atladı. Fiziksel olarak benden daha güçlü olduğu için ona karşı koymak isterken ayaklarım yerden kesilmişti bile. Beraberce hemen arkamdaki duvara sertçe çarptık ve hızla aşağı kaydık. Pütürlü duvara çarpıp yaralanan sırtımın ağrısıyla yerde ikibüklüm bir haldeydim. Adrenalinin etkisiyle sinirlerime söz geçiremediğim için hareket etmeyi unutmuş gibiydim. Bunlara sebep olan yaratıksa üzerimdeydi. O kısacık, saniyeden bile kısa anda yüzyüze olduğum mükemmel güzelliği bir kez daha gördüm. Alev alev yanan saçlarının arasında geniş bir okyanus gibi duran koyu mavi gözlerinde boğulacaktım sanki. Ölmek üzere olan birinin görmek isteyeceği en güzel şey olmalılardı. Yüzüme çarpan soğuk nefesi benimkini çoktan kesmişti bile. O kadar yakındık ki dudaklarımız birbirine değebilirdi. Eşsiz güzellikteki bu kadına ve onun elinden gelecek ölüme bu kadar yakın olmak cennetle cehennem arasında gidip gelmekti adeta. Dondurucu soğukluğna rağmen ruhumu yakan nefesi bir an için durdu. "Eşim olacaksın Anders..." Ve onu ilk gördüğümden beri uğruna herşeyi feda edebilecekmişim hissine kapılmama neden olan kadın, boynuma doğru eğildi. Bana onunla yaşayacağım yeni bir hayat bahşetmek için.
. | |
| | | SPARHAWK
Mesaj Sayısı : 2 Yaş : 28 Nerden : İskoçya Savaşta Tarafı : Zümrüdüanka Yoldaşlığı Asam : Kartalın Gücü Özel Yetenek : Animagus: Kartal. Rp Yaşı : 14 Patronus : Kartal Kayıt tarihi : 17/07/10
Character sheet Büyü Gücü: (10/10)
| Konu: Remus Lupin C.tesi Tem. 17, 2010 9:48 am | |
| Tam ad :Remus Lupin Yaş :24 İstenilen Alan :Eski Yazılar Günlük Online Süresi :7 saat Örnek Rp :
Lupin rüyasında bir kartal görür. Kartal büyük salonda profesörlerin masasının üstünde oturup kapıdan tarafa bakmaktadır. Lupin bunun bir işaret olabileceğini düşünür ve yatağından kalkarark büyük salona doğru yürür. Tam kapıyı açacakken asasını odasında unuttuğunu fark eder. Asasıyla birlikte geldiğinde az önce geldiği koridor boyunca uzanan kanlı ayak izlerini fark eder. İzler koridorun hemen sonunda bitmektedir. Yavaşça izlere doğru gider. Arkasından su damlalarının karanlık koridordaki yankılanmalarını duyar. Karanlık:''SENİ ALMAYA GELDİM REMUS SENİİİ'' Remus asasını kaldırarak sese doğru gider. Remus tam arkasında birşeyin onu tyuttuğunu fark eder ve döndüğü an bunun bir ... ''REMUS REMUS'' ''AAAHHHH'' ''Noldu'' Remusun gördüğü sadece bir rüyadır. | |
| | | | Profesörlük Alımı | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|