Buz mavisi iri gözleri doluydu. Soğukkanlı ve sakindi Elwia. Hayatta en çok değer verdiği insanlardan birini kaybetmişti. Gözleri doluydu fakat ağlayamıyordu. Göz yaşlarını kalbinin derinilkerine akıtıyordu. Büyük bir acı duyuyordu. büyükannesi ve ikizi...Manevi olarak tüm varlığı buydu Elwia'nin. Şimdi kız kardeşi ile hayatta yanlız başına mı kalmıştı ? Şimdi kime tutunacaktı. Biliyordu...Büyükannesinin yoldaşlık tarafından öldürüldüğünü biliyordu. Kini iyice büyüyordu. Onlara karşı beslediği kin,nefret her geçen gün artıyordu. Büyükannesinin yattığı tabutun başına doğru ilerledi Elwia. Kız kardeşi ıslak,yanaklarından akan gözyaşlarını dindirmeye çalışıyordu. Ağlamamak için kendisini zor tutuyordu.
"-S-Samara lütfen ağlama! "
sesi titriyordu. Büyükannesinin solgun ve morarmış yüzüne baktı. Nasıl...Nasıl yaşlı bir kadını öldürebilirlerdi?Güçleri yaşı bir kadına mı yetiyordu?Büyükannesinin başına doğru yavaşça eğildi. Buruşuk ve bir o kadarda yumuşak yanağına son veda busesini kondurdu Elwia. Daha fazla dayanamamıştı,tutamamıştı kendini. Tabutun olduğunda odada bir hıçkırma sesi duyuldu. Elwia ağlıyordu... Yanaklarından aşağıya doğru hafif hafif akan gözyaşları süzülüyordu. Kızkardeşinin boynuna sarıldı.
Hiç bir kelime söylemese bile sesinin titrediğini hissedebiliyordu. Söylediği tüm kelimeleri,döktüğü tüm göz yaşlarını ve büyükannesinin solgun morarmış yüzü...Hepsini çok iyi hatırlıyordu. Hafızadan silmek mümkün müydü?Hatırladıkça ağlıyordu. Onlarca göz yaşı akıp gidiyordu gözlerinden. Titriyordu...Soğuktan mı,acıdan mı belli değil. Karanlığın içinde hıçkırık sesleri yükseliyordu. Gövdesi sert ve büyük bir ağaca sırtını dayamış dizleri ile kollarını sarmalamış,yavru bir kedi gibi büzülerek ağlıyordu. Buğulu gözleri ile etrafını şöyle bir süzdü. Sisli,korkunç ağaçların arasında,kulakları tırmalayan baykuşların çığlıkları ve uluyan kurtların ürkütücü sesi altında oturuyordu.